Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, tam 96 yıl önce bugün TBMM’de Nutuk’u okumaya başladı. Atatürk’ün “9 yıllık dönemin millete hesabının verilmesi” olarak değerlendirdiği metnin okunması, 15-20 Ekim tarihleri arasında 6 gün boyunca, her gün 6 saatten, toplam 36 saat 31 dakika sürdü. Ulu önderin 506 sayfalık taslak üzerinde çalıştığı Nutuk, yabancılar tarafından “Maraton Konuşma” olarak tanımlandı.
Tarihi yapmak ve yazmanın, söylemek ve eylemi gerçekleştirmenin nadiren bir karakterde birleştiğine dikkat çeken Tarihçi Dr. Çiğdem Bayraktar Ör, “Mustafa Kemal Atatürk, Söylev’i ortaya koyarken bir dönemin tanıklığının ötesinde arşiv kaynaklarıyla temellendirilebilen bilimsel bir gerçeklik yüzeyinden seslenir. O gerçeklik Türk ulusunun gelecekte karşısına çıkabilecek olası tehlikeler, istenmeyen haller, yanıltıcı kişilikler hakkında da ciddi bir uyarıdır” dedi.
Ulu önderin bu eserle 1919-1927 arasındaki sürecin dökümünü ortaya koyduğuna değinen Bayraktar, “Bazıları gibi öldükten sonra belki ortaya çıkarılacağı düşünülerek çekingenlikle yazılan, ileri sürüldüğü gibi tek taraflı anlatılan bir anı dizgesi değildir. İçinde adı geçenler, milli duruşu ve devrimleri zedeleyen ya da yıpratan hemen herkes hayattadır. Tam da büyük lidere yakışan şekilde açık bir meydan okuma, yüzleşilen güçlüklerin ayrıntılı analizidir” ifadelerini kullandı.
(Çiğdem Bayraktar Ör)
‘KAVGA HÂLÂ SÜRÜYOR’
Nutuk’un bütün bu ciddiyetinin yanında aynı zamanda bir ulus mimarının, bir devlet kurucusunun çok sevdiği milletiyle dertleşmesi, Milli Mücadele’de güçlük çıkaranları çok güvendiği milletine “doğru tanılama” amacıyla resmetmesi özelliğinin olduğunu da belirten Bayraktar, bu ölümsüz eserde Atatürk’ün belirttiği 1. ve 2. grup arasındaki mücadelenin bugün de sürdüğünün altını çizdi.
‘GELECEK NESİLLER İÇİN’
Bayraktar, Nutuk’un “uyarı” niteliğine ilişkin şunları söyledi:
“Olağanüstü devlet insanı, milletiyle sarsılmaz bağını yinelerken Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olarak bağımsızlık mücadelesinde ilk elden kendi yaşadığı sorunları tanımlamış, çözümleri sıralamış, tespitleri paylaşmıştır. Söylev bu haliyle aslında Atatürk ile aynı dönemde yaşayanlar ya da onu dinleme fırsatı bulanlar için değil, gelecek nesiller içindir. Dününü unutan bir ulusun geleceğini kurmasına olanak olamayacağı düşüncesinden hareketle geçmişin deneyim arşivini bugün yaşayan bizlerle ve bizden sonra gelecek olanlarla paylaşmak, hepimizi önden uyarmak için kayıtlara geçirilmiştir.”