Haber: TAMER ARDA ERŞİN- Kamer: MEHMET MEHMETLİOĞLU
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, CHP’nin Marmaris’te düzenlediği Yerel Medya Çalıştayı’nda; “Biz varız. Mücadele ise mücadele. Silivri ise Silivri. Barış Pehlivan içeride. Uyuşturucu kaçakçıları ile volta atıyor koridorlarda. Utanmıyor muyuz? Hepimiz yığıldık mı o kapılarda. Yığılmadık… Bu kalemin kırılmasına izin vermeyeceğiz. En başta ben yaşadım bunu. Eşim gitti. Bundan sonra izin vermeyeceğiz, vermememiz lazım. Anayasa’nın, yasaların; sahibi biziz. Bu yasalar… Uygulanmıyor. Bunu uygulatmak bizim görevimiz. Gazeteciyiz, kamusal görevliyiz. Yılmayan, cesaretle bu kalemi oynatan; oynatması gereken… Bu kalem elimize verildiyse, biz bu görevi yapmak zorundayız” dedi.
CHP, Marmaris Belediyesi ve basın meslek örgütlerinin iş birliği ile Muğla’nın Marmaris ilçesinde otelde düzenlenen “Anadolu Buluşmaları Yerel Medya Çalıştayı 2023” bugün başladı. Çalıştaya Türkiye’nin dört bir yanından 300’e yakın basın mensubunun yanı sıra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Eren Erdem, CHP Genel Başkan Yardımcısı Semra Dinçer, CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, CHP İstanbul Milletvekili Yüksel Mansur Kılınç, eski CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay, Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, RTÜK üyeleri İlhan Taşcı ve Tuncay Keser, CHP Muğla İl Başkanı Zekican Balcı, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Kıvanç El, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Yılmaz Karaca, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Kenan Şener, Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı Cem Kaytan, Küresel Gazeteciler Konseyi Genel Başkan Yardımcısı Hüsniye Karakoyun katıldı.
Pınar Türenç, çalıştayda şunları söyledi:
“Medyanın, ağır sorunlarla karşı karşıya olduğu bu döneminde; yılmadan, usanmadan ve korkmadan üstesinden pek ala gelebileceğimizin bilincindeyiz… Bu mücadelenin karşılığında hapis, hapis… Zaten içeride dünya kadar gazeteci var. Silivri’nin o soğuk duvarlarında yaşamını geçiren onlarca gazeteci; yaşam mücadelesi veriyorlar.
Üç gün önce utanç duyduğumuz bir duruşma izledim. Merdan Yanardağ’ın tam 101 gün sonra, kendini ancak savunabildiği bir duruşmaydı. Defalarca onu ziyaret etmeye çalıştım, ama izin alamadım. Karşımıza geldiğinde; omuzlarının çöktüğünü, renginin solduğunu, saçlarının bembeyaz olduğunu, kilo kaybettiğini gördüm… Merdan’a 101 kez hayat borçluyuz. 101 kez, ona daha fazla sarılmamız ve kucaklamamız gerekiyor.
Bu bedeller kolay ödenmiyor. Sadece Merdan değil… Yıllarca biz bu acıyı çekiyoruz. Bize bunu çektiriyorlar. Aslında Türk basınının meselesi bu. Değerlerimizden, hukuktan, özgürlükten uzaklaştıkça; medya böyle dibe çöküyor, siyaset kurumu, ekonomi dibe çöküyor. Çatal-bıçaklarla gençler, 9 Eylül Üniversitesi’nde mücadele ediyor; açız, derse giremeyiz diye. Sağlık sistemi çökmüş, eğitim çökmüş; biz burada Anadolu medyasının içine düştüğü girdabı konuşuyoruz. Tabii, konuşacağız. Fotoğrafa bütün bakmak gerekiyor…
Sen ben kavgasını bırakacağız artık. ‘Senin cemiyetin, benim cemiyetim.’ Bunları geçtik artık. 2000 bin gazeteden, bugün 870’e düştüyse; düşünmemiz lazım. Geçtiğimiz ay Adana’da, 105 yıllık Adana gazetesi kapatıldı. Gerçek gazeteci bunun acısını çeker. Bu entübeden nasıl çıkacağız? Yolumuz bu olmalı.
Özgürlük ikliminin en önemli direnç direği, ifade özgürlüğüdür. Bunu kaybettiysek, bize kaybettiriyorlarsa; buna hep birlikte direnç göstermeliyiz. Öyle Ankara’da kaç katlı, Küresel Gazeteciler binaları dikmekle bu özgürlükler yaşanmıyor, yaşatılmıyor. Hicap duyuyorum. Neden o, Küresel Gazeteciler Konseyi kuruldu Türkiye’de. Bunca cemiyetin, konseyin, derneğin olduğu yerde; kaç katlı Yılmaz Başkan, paranın nereye gittiğinin adresi burada.
Saraylarla bir şey olmuyor, olmayacak. Özgürlüklerin yok edildiği topraklarda, bize bunu yaşatan siyasi anlayışın da dibe doğru gittiğinin farkındayız, değil mi?
Biz varız. Mücadele ise mücadele. Silivri ise Silivri. Barış Pehlivan içeride. Uyuşturucu kaçakçıları ile volta atıyor koridorlarda. Utanmıyor muyuz? Hepimiz yığıldık mı o kapılarda. Yığılmadık… Bu kalemin kırılmasına izin vermeyeceğiz. En başta ben yaşadım bunu. Eşim gitti. Bundan sonra izin vermeyeceğiz, vermememiz lazım. Anayasa’nın, yasaların; sahibi biziz. Bu yasalar… Uygulanmıyor. Bunu uygulatmak bizim görevimiz. Gazeteciyiz, kamusal görevliyiz. Yılmayan, cesaretle bu kalemi oynatan; oynatması gereken… Bu kalem elimize verildiyse, biz bu görevi yapmak zorundayız.
Entübe yaşayan bütün meslek kuruluşlarına; can çekişen, işsiz kalan gazetecilere hepimiz destek olmak zorundayız. Bunun da yolu güç birliğinden geçiyor.”