IŞİD büyük ölçüde yenilgiye uğratılmış olsa da Yezidiler Irak’taki anavatanlarında hala güvende değiller. Zira Yezidi katliamları yalnızca IŞİD tarafından değil aynı zamanda peşmerge başı Mesud Barzani ve onun peşmergeleri tarafından da gerçekleştirildi.
Yerinden edilmiş yüzbinlerce Yezidi hala Barzani aşiretinin işgali altındaki bölgede hapishane benzeri kamplarda yaşadığından, Yezidilere yönelik yeni bir katliam riski devam ediyor.
Almanya’daki Yezidiler 2014’te binlerce Yezidi erkeğinin katledildiği ve binlerce kadının Irak ve Suriye’deki terör grubunun liderleri ve savaşçıları tarafından seks kölesi olarak kaçırıldığı katliamların ardından güvenlik arayışına girdi. Yezidileri ülkesine kabul eden ilk ülke Almanya oldu. Berlin’in Yezidilere karşı gösterdiği cömert tutum, 2023’ün Ocak ayında Alman Parlamentosu’nun Yezidi soykırımını resmen tanımasıyla daha da güçlendi. Ancak Alman yetkililer, IŞİD’in 2017’de bölgesel olarak yenilgiye uğratılması ve artık eskisi gibi bir tehdit oluşturmaması nedeniyle tüm inançlardan Iraklıların evlerine dönmelerinin güvenli olduğunu öne sürmeye başladı.
Geçtiğimiz yıl, Berlin ve Bağdat hükümetleri arasında gizli bir anlaşmaya varılmasının ardından Almanya tüm dini ve etnik gruplardan Iraklıları sınır dışı etme uygulamalarını arttırdı. Ancak Irak bir bütün olarak onlarca yıl süren savaş ve yaptırımların ardından nadir görülen bir istikrar döneminin tadını çıkarıyor olsa da Yezidiler yeni bir etnik temizlik ve soykırım kampanyası korkusuyla yaşamaya devam ediyor.
YEZİDİ SOYKIRIMINDA KÜRTLERİN GİZLİ ROLÜ
IŞİD’in Ağustos 2014’te Irak’ın Sincar bölgesini işgal etmesiyle Yezidilere yönelik soykırımı gerçekleştirdiği yaygın olarak biliniyor. Ancak peşmerge başı Mesut Barzani’nin katliamı kolaylaştırmak için IŞİD’le ortaklık yaptığı bilinen bir gerçek.
IŞİD’in Haziran 2014’te Irak’ın ikinci büyük kenti Musul’un kontrolünü ele geçirmesinin ardından, terör örgütünün militanları yavaş yavaş Yezidilerin çoğunlukta olduğu Sincar bölgesini batıdaki Suriye sınırından kuşatmaya başladı. IŞİD’in yakında Sincar’ı da ele geçireceği yönündeki yaygın korku ve beklentiye rağmen peşmergeler silahlara el koydu ve Yezidilerin kaçmasını engelledi. Peşmerge olarak bilinen KDP, savunmasız dini azınlığı koruyacağına dair söz verdi.
Hollandalı gazeteci Christine Van Den Toorn’un Daily Beast’te yer alan haberine göre, yerel bir KDP yetkilisi “Partideki üst düzey yetkililer, temsilcilerine insanları sakin tutmalarını ve kapsama alanlarındaki insanların ayrılması halinde maaşlarının kesileceğini söyledi” diye konuştu. Flemenk gazeteci ayrıca KDP’nin sözde güvenlik yetkilisi Sarbast Baiperi’nin Yezidilere “kanımızın son damlasına kadar Sincar’ı savunacağız” dediğini bildiriyor.
Ancak Baiperi, IŞİD saldırısı öncesinde Sincar’dan ilk kaçanlardan biriydi. Van Den Toorn, “O kadar sert söylemden sonra korumaları dışında kimseye bir şey söylemeden ülkesinden kaçtı” diye yazdı. Baiperi’yi IŞİD saldırısı öncesinde tek bir kurşun bile atmadan Sincar’dan kaçan binlerce peşmerge izledi. Bölgedeki 200 kadar Yezidi ise Sincar’ı tek başlarına savunmaya çalışırken öldü.
KDP ve Peşmerge’nin eylemleri IŞİD’in mümkün olduğunca çok sayıda Yezidi’yi katletmesini ve diğerlerini de köleleştirmesini sağladı.
GÜNEŞİN ALTINDAKİ KAR GİBİ
Kürtlerin 2014 yılında Yezidilere yönelik zulmü aslında yeni bir olgu değil. WikiLeaks tarafından yayınlanan 2008 tarihli bir ABD Dışişleri Bakanlığı belgesi, o dönemde Bağdat’taki ABD Büyükelçisi’nin kıdemli danışmanı olan Thomas Krajeski ile Yezidi dini lideri Tahsin Saeed Ali arasında geçen ve Kürtlerin geleneksel Yezidi topraklarını kontrol altına alma çabalarını ele alan bir konuşmayı ifşa ediyor.
Said Ali Yezidi toplumunun “Yezidilerin çoğunun yaşadığı Ninova’daki tartışmalı bölgelerin etnik ve dini yapısını kontrol etmek için KDP’nin baskısından dolayı güneşin altındaki kar gibi eriyeceğini” söyledi. Belgede Said Ali’nin KPD’nin Yezidi topraklarını nasıl işgal ettiğini ve onları “haritadan sildiği” hakkında uzun açıklamalar mevcut.
Peşmergelerin bölgesel tasarımları sadece Sincar ve Şeyhan gibi Yezidi bölgelerine değil, aynı zamanda Kürt, Arap ve Türkmenlerin bir arada yaşadığı petrol zengini Kerkük şehrine de odaklanmış durumda.
IŞİD – PKK ORTAKLIĞI
IŞİD, Haziran 2014’te Musul’a saldırdığında Irak ordusu çöktü ve kaçarak şehrin kontrolünü aşırılık yanlısı teröristlere adeta hediye etti. KDP’nin peşmergeleri bu fırsatı değerlendirerek “Kürdistan’ın Kudüs’ü” olarak gördükleri Kerkük’ü ele geçirdi ve buradaki binlerce Türk’ü de şehit etti.
Bunu yapmak Barzani’nin Kürt bölgesinin petrol rezervlerini büyük ölçüde artırmasına olanak sağladı. Petrol ihracatı, Petrol Bağdat şirketinden bağımsız olarak Türkiye üzerinden İsrail’e ulaştırılıyor. Bu, Barzani ve KDP liderleri tarafından arzulanan gelecekteki bağımsız Kürt devletini desteklemek için gereken ekonomik temeli sağlayacak. Bu da Türkiye’nin dikkat etmesi gereken konuların başında geliyor.
Musul’un IŞİD’in eline geçmesinden iki hafta sonra Barzani, BBC’ye verdiği demeçte “Son zamanlarda yaşanan her şey Kürdistan’ın bağımsızlık elde etme hakkına sahip olduğunu gösteriyor. Şu andan itibaren amacımızın bu olduğunu saklamayacağız. Irak artık fiilen bölünmüş durumda ve burada Kürtlerin de hakkını alacağız” demişti.
Birçok kişi IŞİD’in sözde halifeliği için ele geçirdiği toprak miktarına odaklanmışken, Irak Ulusal Savunma Üniversitesi’nden Denise Natali, IŞİD’in Musul’u ele geçirmesiyle “Kürtlerin topraklarını yaklaşık yüzde 40 oranında genişlettiğini vurguluyor ve bunun ileride pek çok sorun doğuracağının altını çiziyor.
Exeter Üniversitesi’nden Gareth Stansfield ise IŞİD’in KDP’ye “Ortadoğu haritasını yeniden yazma fırsatı” verdiğini belirtti. Stansfield, Time Dergisi’ne Kürt bağımsızlığı için gereken tüm parçaların hızla yerine oturduğunu ve bunu aslında IŞİD’in sağladığını da sözlerine ekledi.
AÇIK BİR ANLAŞMA
Kürtlerin tarihi bir Türk kenti olan Kerkük ve diğer tartışmalı bölgeleri ele geçirmesi sadece fırsatçılıktan ibaret değildi. Paris merkezli Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nden (CNRS) Fransız akademisyen ve Irak uzmanı Pierre-Jean Luizard’a göre, Barzani ile IŞİD arasında “bazı bölgeleri paylaşmayı amaçlayan açık bir anlaşma” vardı.
Anlaşmaya göre IŞİD’e “Irak ordusunu yönlendirme” rolü verilmişti. Bunun karşılığında Peşmerge IŞİD’in Musul’a girmesini ya da Tikrit’i ele geçirmesini engellemeyecekti. Luizard’a göre anlaşma Kürtlerin “Arap-Kürt ve Sünni-Şii karışık, genellikle Hıristiyan ya da Yezidi azınlıkların da yaşadığı” bölgeleri almasını öngörüyordu.
PKK’nın sözde üst düzey üyelerinden Cemil Bayık da Barzani’nin Musul’un düşmesi için IŞİD’le anlaşma yaptığını iddia etti. American Enterprise Institute’den Michael Rubin’in haberine göre Barzani, Musul saldırısı öncesinde IŞİD’e kornet tanksavar füzeleri tedarik etti. Yetkililer uzun süre reddettikten sonra PKK’lı teröristin ve diğerlerinin ifşaatlarını doğrulamak zorunda kaldı.
Ağustos 2014’te IŞİD’in Sincar’ı ele geçirmesine ve Yezidileri katletmesine yardım ettikten sonra Barzani hızla yön değiştirerek ABD ve aralarında Almanya’nın da bulunduğu müttefiklerinden peşmergelerine, IŞİD’le savaşmaları için büyük miktarda silah vermelerini talep etti. Ancak peşmerge Kasım 2015’te Sincar’ı IŞİD’den almak için PKK’ya katıldığında neredeyse hiç çatışma yaşanmadı ve şehir sadece bir günde ele geçirildi. Daha önce sert bir direniş gösteren IŞİD savaşçıları, Barzani’nin peşmergeleri bölgeye geldiğinde aniden kaçtılar.
PKK’lı teröristlerin arasına karışan Alman belgeselci Carsten Stormer, New York Times’a yaptığı açıklamada “Tüm bu süre boyunca sadece bir ölü IŞİD savaşçısı gördüm” dedi. The Cradle’a konuşan bir Yezidi kaynağa göre ise IŞİD, Barzani ve peşmerge ile yaptığı bir anlaşmayla Sincar şehrini terk etti. Ancak Barzani, Sincar’ı soykırımdan kurtulan Yezidilere iade etmek yerine, bölgeyi gelecekte kurmayı planladığı Kürt devleti için sahiplendi. Şehrin üzerine devasa bir paçavra diken Barzani, “Sincar peşmergenin kanıyla kurtarıldı ve her yönüyle Kürdistan’a aittir” dedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Sincar’ı geri aldıktan sonra peşmergenin Sincar’a uyguladığı ekonomik ablukanın bir yıldan fazla sürdüğünü ve soykırım sırasında yerlerinden edilen Yezidi ailelerin geri dönüp evlerini ve hayatlarını yeniden inşa etmelerini engellediğini bildirdi. Süryani yazar Max Joseph, Barzani’nin stratejisini “Bu, özgürleştirme kılığına bürünmüş bir işgal” olarak özetledi.
YENİ BİR SOYKIRIM ÇIKAR MI?
Yezidilerin yeni bir soykırıma uğrama korkusu Nisan 2023’te Zaho’daki peşmerge kampından, Yazidilere yönelik bir terör saldırısı çağrısında bulunmasıyla daha da arttı. Peşmerge grup, el bombası ve diğer silahları kullanmayı tartıştıktan sonra Erbil ve Süleymaniye’deki diğer terör yanlılarını da kendilerine katılmaya davet etti.
Kasım 2023’te peşmergeler Süleymaniye bölgesinde 55 IŞİD şüphelisinin tutuklandığını duyurdu. Ancak daha da endişe verici olan, önde gelen Kürt aktivist Kadir Nadir’in Ebu Bekir el-Bağdadi’ye yakın IŞİD liderlerinin Erbil’de, Barzani’nin KDP’sinin koruması altında yaşadıkları ve kendilerine güvenli evler ve cömert maaşlar sağladıkları iddiasıdır.
Ocak ayında InfoMigrants, Yezidilere yönelik “zulüm ve soykırım tehdidinin göçü körüklemeye devam ettiği” uyarısında bulundu. AB tarafından finanse edilen grup, Irak’tan Almanya’ya kaçan yaklaşık 2,900 Yezidi’nin Ocak ve Eylül 2023 tarihleri arasında sığınma başvurusunda bulunduğunu kaydetti. 2014’teki soykırımdan kurtulan ancak şu anda Almanya’dan sınır dışı edilme tehdidiyle karşı karşıya olan Yezidilerden biri de 21 yaşındaki Shahab Smoqi. InfoMigrants’a konuşan Smoqi, “Tek bir umudum vardı: bana ve dinime saygı duyacak, beni ve ailemi Yezidilerden nefret edenlere karşı koruyacak bir ülkeye gitmek” dedi.
Yezidilere en zor zamanlarında cömertçe kucak açan Almanya, şimdi onlara da ihanet etmenin eşiğinde.